TEDBİR NAFAKASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

TEDBİR NAFAKASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

1.      Tedbir Nafakasının Başlangıcı

Tedbir nafakasına hükmedilmesinin ön koşulu, evlilik birliğinin mevcut olmasıdır. Bu kapsamda evlilik birliği olmadan ortak yaşamın varlığı halinde nafaka yükümlülüğü doğmaz[1]. Fakat kanımızca 6284 sayılı kanun kapsamında, şiddet mağdurunun şiddet uygulayan eş ile dini nikâha dayalı bir ortak yaşamın mevcudiyetinin, tedbir nafakasına engel bir durum oluşturmaması gerekir. Nitekim ilgili kanunun lafzından kanun kapsamında tanımlanan aile kavramının geniş yorumlanması hem toplumsal açıdan hem de şiddet mağduru açısından yaşanan mağduriyetin engellenmesini sağlayacaktır.

Evlilik birliği dışında doğan çocuk açısından da öncelikle baba ile soy bağının kurulması gerekmektedir[2]. Baba ile kanunen kurulmuş bir soy bağı ilişkisinin mevcut olmaması halinde, babanın çocuğun bakım, gözetim ve koruma yükümlülüğünü üstlenmesi durumu söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla, babalık davası ile baba ve çocuk arasında soy bağının kurulması sonrası, çocuk lehine tedbir nafakası davasının açılması mümkündür.

HAMZAÇEBİ tarafından da belirtildiği üzere, Yargıtay tarafından 28.11.1956 tarihinde vermiş olduğu 15/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında, nafaka ve nafakanın arttırılması davaları davanın açıldığı tarihten itibaren hükme bağlanmaktadır[3]. Ayrıca, dava süresi içinde çocuğun doğması halinde, bu çocuk lehine doğumdan itibaren tedbir nafakasına hükmedilmektedir[4].

Bir alacak hakkı olan nafaka, davanın açıldığı tarihte doğmamış olduğundan muaccel alacak olarak kabul edilmemektedir[5]. Bu sebeple, doğmamış alacağa faiz işletilmesi mümkün olmadığından dava tarihinden itibaren faizin istenmesi mümkün değildir[6]. RUHİ ve RUHİ tarafından da belirtildiği üzere, “nafaka davası ile birlikte açıkça faiz talep edilmişse nafaka bir ara karar ile verilmişse faize ara kararın verildiği tarihten itibaren nihai bir karar olarak verilmiş ise karar tarihinden itibaren faize hükmedilir”. Dolayısıyla, dava tarihi itibariyle faize hükmedilmesi mümkün değildir.

2.      Tedbir Nafakasının Miktarının Belirlenmesi ve Değiştirilmesi

Tedbir nafakasına hükmedecek hakim tarafından, tarafların sosyo-ekonomik durumları hakkında gereken araştırmanın yapılması gerekmektedir[7]. KESKİN’e göre, nafaka miktarı açısından, çocuğun ihtiyaçları, anne babanın yaşam standartları ve nafaka ödeme güçleri önem arz etmektedir[8]. Ayrıca, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarının da hakim tarafından göz önünde bulundurulması gerekir [9]. Kanımızca da nafaka borçlusu aleyhine onu zor duruma düşürecek orantısız bir borcun, nafaka alacaklısı lehine bir alacak hakkı doğmuş olsa bile, bir cezalandırma aracına dönüşmesi söz konusu olmaktadır. Bu kapsamda, tedbir nafakasına hükmedilmesinde hakim tarafından daha iyi ekonomik duruma sahip olan tarafın cezalandırılmaması adına tarafların yaşam standartlarına ve ödeme güçlerine göre nafakaya hükmedilmelidir.

Tarafımızca ikinci bölümde de arz edildiği üzere, hakim tarafından tedbir nafakası miktarı belirlenirken TMK madde 4 hükmü kapsamında, hakkaniyet ilkesi gözetilmesi ve eşlerin her ikisi için de mağduriyet oluşmaması adına orantılı bir miktara hükmedilmelidir. Ancak, sırf nafaka borcundan kurtulmak adına gelirini kusurlu olarak azaltmaya çalışan iyi niyetli olmayan eşin aylık geliri mahkeme tarafından varsayım üzerine hesaplanmaktadır[10]. Sonuç olarak, nafaka miktarının hesaplanması ve hangi kriterlerin gözetileceği hakimin takdirinde olup bu hususta kanun lafzında herhangi bir standardizasyon mevcut değildir. Bu durumda da RUHİ ve RUHİ tarafından da belirtildiği üzere, “farklı yerdeki mahkemelerden farklı kararlar verilmesine sebep olmaktadır”[11].

Tedbir nafakasının Türk lirası olarak belirlenmesi ve ödenmesi gerekmektedir[12].  Hakim tarafından hükmedilen tedbir nafakası miktarı, hukuki açıdan kesin hüküm teşkil etmemektedir[13]. Dolayısıyla, nafaka artırım davası açılarak hakim tarafından hükmedilen nafaka tutarının artırılması sağlanabilmektedir.

Nafaka alacaklısı tarafından nafaka artırım davasının açılması halinde, hakimin tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliğin normal ölçüde olduğuna kanaat getirmesi halinde, T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu tarafından her yıl açıklanan TEFE artış oranına göre nafaka miktarını artırması gerekmektedir[14].

Söz konusu nafakanın eda biçimi ve zamanı hususunda kanuni bir düzenleme mevcut olmaması hasebiyle, tarafımızca bu husus ayrı bir başlık altında incelenmemiştir.

3.      Tedbir Nafakasının Sona Ermesi

Eşler tarafından birlikte yaşamın sona ermesi halinde ayrı yaşamada haklılığın devam ettiği süre boyunca, hakim tarafından hükmedilen tedbir nafakasının devam ettirilmesi söz konusudur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.12.2007 tarihli kararında, davacı kadının ayrı yaşamada haklı olduğu anlaşılmakla, davalı eşin evlilik birliği giderlerine gücü oranında katılması gerektiği gerekçe gösterilerek ayrı yaşamada haklı olan eşin diğer eşten tedbir nafakası talep etme hakkını haiz olduğuna hükmedilmiştir[15]. Fakat haklı sebebin ortadan kalkması ile hakim tarafından söz konusu nafakanın kaldırılması talep edilebilmektedir[16]. Öte yandan, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini ihlal eden eş tarafından yükümlülüklerin yerine getirilmeye başlandığı gerekçesiyle aile mahkemesine yapılacak başvuru ile bahse konu nafakanın kaldırılması istenebilmektedir[17].

Boşanma, ayrılık veya butlan davası sonrasında evliliğin sona ermesi halinde ya da söz konusu davaların reddi durumunda, geçici bir önlem olan tedbir nafakasının sona ermesi söz konusu olmaktadır[18]. Ancak bahse konu davaların reddedilmesinin akabinde ortak yaşamın yeniden kurulamaması durumunda, ayrı yaşamada haklılığın ispat edilmesi ile tedbir nafakası talep edilebilir[19].

Nafaka alacaklısının veya borçlusunun ölümü ile karara bağlanmış olan tedbir nafakasının sona ermesi söz konusudur[20]. Bu durumda, nafaka alacağının şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu göz önünde bulundurulduğunda, nafaka alacağının ya da borcunun miras yolu ile mirasçılara intikal etmemektedir[21].

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 23.06.2021 tarihinde verilen bir kararda, davalı-davacı kadın tarafından açılan bağımsız tedbir nafakasında erkek eşin ölümü ile dava konusuz kaldığından ve mirasçıların bağımsız tedbir nafakası yönünden taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davalı-davacı kadın aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir[22].

Tedbir nafakasını sona erdiren bir diğer unsur ise, zamanaşımı olup bu süre kanunen başkaca bir süre öngörülmedikçe, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 25 hükmü gereğince, diğer tüm alacaklar gibi on yıllık zamanaşımına tabidir.

4.      Tedbir Nafakasında Usul Hükümleri

4.1. Taraflar

TMK madde 195 kapsamında evlilik birliğinin devamı süresince evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeyen taraf parasal katkının belirlenmesine yönelik davada davalı, diğer eş ise davacı konumundadır.

TMK madde 197 hükmü kapsamında, ayrı yaşamada haklı bir sebebin mevcut olması koşulu ile, ekonomik olarak zor durumda bulunan eş tarafından tedbir nafakası davasının açılması halinde nafaka talep eden eş, davacı, diğer eş ise davalı konumundadır.

Boşanma, ayrılık veya butlan davası süresince davacı ya da davalı eş dava sonuçlanıncaya kadar tedbir nafakası isteme hakkını haizdir. Burada GEDİKLİ tarafından da belirtildiği üzere, geçimini sağlamakta zorlanan tarafın davacı ya da davalı sıfatına sahip olması ya da kusurlu olmasının hiçbir önemi bulunmamaktadır[23]. Dolayısıyla, ilgili mevzuattan da anlaşılacağı üzere, 743 sayılı Medeni Kanun’dan farklı olarak erkek eş tarafından da nafaka talep edilmesi söz konusu olabilecektir.

6284 sayılı kanun kapsamında, şiddete uğrayan mağdur lehine hakim tarafından re’sen koruyucu ve önleyici tedbir olarak tedbir nafakasına hükmedilmesi söz konusu olacağından, burada ailenin geçimini sağlayan ve şiddet uygulayan tarafın nafaka borçlusu olması söz konusudur.

Öte yandan hem TMK kapsamında hem de 5385 sayılı ÇKK kapsamında, çocuğun üstün yararı gözetilerek açılacak tedbir nafakası davasında davalı taraf ana veya baba olmaktadır. Bu kapsamda fiilen çocukla birlikte yaşayan ana veya babanın ekonomik yönden nafaka ödeyebilecek durumda olan eşe karşı dava açma hakkı mevcuttur. Ayrıca, evlat edinilen çocuk tarafından da, evlat edinen veya edinenlere karşı nafaka davası açma hakkı mevcut olduğundan, bu durumda da evlat edinen(ler)in davalı konumunda olduğu söylenebilir. Evlat edinen(ler)in maddi anlamda acze düşmeleri durumunda ise, evlatlığın asıl ana ve babasına karşı ihtiyaçlarını karşılamak ve hayatını idame ettirmek amacıyla nafaka davası açması söz konusu olabilmektedir.

4.2. Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tedbir nafakası davalarında görevli mahkeme, 4787 Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. Maddesinin 1. Fıkrası kapsamında bu hususta yetkili mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerinin kurulamadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatı ile tedbir nafakasına bakacaktır.

Tedbir nafakası davası bakımından yetkili mahkeme, 4721 sayılı TMK’nın 195 ve 197. Maddeleri açısından 201. Madde hükmü kapsamında belirlenen eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir. Fakat eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir (TMK m. 201/2).

TMK madde 169 hükmü kapsamında, tedbir nafakası açısından 168. Madde hükmü uygulanacak olup, bu kapsamda eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesi yetkilidir[24].

5395 sayılı ÇKK madde 8 hükmü kapsamında, “Korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun menfaatleri bakımından kendisinin, ana, baba, vasisi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hâkimince alınır.”

6284 sayılı kanunun 8. Madde hükmü kapsamında, “Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.”

[1] Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, Nafaka Hukuku (4. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 21

[2] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 31

[3] Mehmet Hamzaçebi, Türk Medeni Kanununa göre Boşanma ve Ayrılık Hallerinde Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 10, 3-4, 2002, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262211 (ET.: 08.11.2021), ss. 28

 

[4] Alper Keskin, Boşanma Davaları (Cilt 1), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2017, ss. 126; Esra Günay İnan, Aile Hukukunda Geçici Hukuki Himaye Tedbirleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018; Nihat Yavuz, Öğretide ve Uygulamada Nafaka, Nişan ve Katkı Payı ile İlgili Davalar, Turhan Kitapevi, Ankara, 2008, ss. 313

[5] Haluk Gedikli, Boşanma ve Ayrılık Davalarında Alınacak Geçici Önlemler ve Tedbir Nafakası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, T.C. Marmara Üniversitesi, 2006, ss. 84

 

[6] Pembe Özdemir Kol, Türk Hukukunda Tedbir Nafakası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, T.C. Gazi Üniversitesi, 2013, ss. 10

 

[7] Keskin, a.g.e., ss. 129; Özdemir Kol, a.g.e., ss. 48; Yargıtay HGK 02.11.2011 T., 2011/533 E., 2011/670 K. Hukuktürk İçtihat Programı, (Erişim Tarihi: 08.11.2021)

[8] Keskin, a.g.e., ss. 129

[9] Eray Karınca, “Aile Hukuku Davaları”, Avukatın Özel El Kitabı, Platon Yayıncılık, İstanbul, 2021

[10] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 35

[11] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 35

[12] Nihat Yavuz, Öğretide ve Uygulamada Nafaka, Nişan ve Katkı Payı ile İlgili Davalar, Turhan Kitapevi, Ankara, 2008, ss. 4; Keskin, a.g.e., ss. 131; Osman Oy, Boşanmanın Hukuki Neticeleri: Nafaka- Tazminat- Velayet- Mal Paylaşımı ve Aile Konutu, Beta Yayıncılık, 2008, ss. 5

[13] Hilal Nur Güncan, Türk Hukukunda Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası, T.C. Beykent Üniversitesi, 2019, ss. 12

 

[14] Özdemir Kol, a.g.e., ss. 51; Gedikli, a.g.e., ss. 83; Keskin, a.g.e., ss. 133

[15] Yargıtay HGK 05.12.2007 T., 2007/917 E., 2007/947 K. Hukuktürk İçtihat Programı, (Erişim Tarihi: 08.11.2021)

[16] Özdemir Kol, a.g.e., ss. 53

[17] Özdemir Kol, a.g.e., ss. 52; Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 37

[18] Güncan, a.g.e., ss. 41; Keskin, a.g.e., ss. 132

[19] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 38

[20] Gedikli, a.g.e., ss. 81; Güncan, a.g.e., ss. 17

[21] Oy, a.g.e., ss. 5

[22] Yargıtay 2. HD., 23.06.2021 T., 2021/4187  E., 2021/5245 K. Hukuktürk İçtihat Programı, (Erişim Tarihi: 08.11.2021)

[23] Gedikli, a.g.e., ss. 85

[24] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 41