TEDBİR NAFAKASI TÜRLERİ

TEDBİR NAFAKASI TÜRLERİ

1.      Evlilik Birliği Devam Ederken İstenebilecek Tedbir Nafakaları

1.1. TMK 195 ve 197. Madde Kapsamında Tedbir Nafakası

TMK madde 195 evlilik birliğinin korunmasına yönelik alınabilecekler önlemler hususunda olup TMK madde 196 hükmü ise, eşlerin birlikte yaşaması halinde eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafından ailenin geçimi için her bir tarafından yapılacak parasal katkının belirlenmesine ilişkindir. TMK madde 196/2 hükmü gereğince, bu katkının belirlenmesinde bir tarafın ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması gibi faktörler göz önünde bulundurulmaktadır. Dolayısıyla eşlerin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde hâkim tarafından tedbir nafakasına hükmedilebilecektir. Bu kapsamda, evlenme akdinin gerçekleşmesi ile eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda bu eşe karşı tedbir nafakası davası açılabilir[1].

Gayri resmi evlilik ilişkisinin mevcut olması halinde tedbir nafakası davasının açılması mümkün olmayıp[2] dini nikâha dayalı bir evlilik birliğinin mevcut olması halinde eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesi ile tedbir nafakası davasının açılması söz konusu değildir[3]. Ayrıca, eşlerin aynı evin içinde beraber yaşamaları halinde sosyal ve ekonomik anlamda bir birlikteliğin devamı söz konusu olduğundan, bu kapsamda tedbir nafakası için öngörülen koşulların gerçekleşmediği açıkça ortadadır.

T.C. Anayasa Mahkemesi tarafından 20.12.2017 tarihinde bireysel başvuru kapsamında verilen bir kararda, dini nikaha dayalı olarak birlikte yaşadığı kişiden tedbir nafakası talep eden tarafın başvurusu, aile hayatına saygı hakkının aralarında resmi nikah bulunmayan kişiler arasındaki birlikteliklerin sona ermesi durumunda kişinin diğer taraftan süresiz olarak nafaka talep etme hakkını güvence altına almadığı gerekçe gösterilerek yerinde bulunmamıştır[4].

Öte yandan, eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince birlikte yaşamaya ara vermesi durumunda TMK madde 197/1 hükmü gereğince, “eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Bu durumda eşlerden birinin ortak konuttan ayrılmasının haklı bir sebebe dayanması durumu söz konusu olup eşlerden birinin istemi üzerine TMK madde 197/2 hükmü kapsamında hâkim tarafından diğer eş tarafından yapılacak parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin tedbirlerin alınması mümkündür. Öte yandan, TMK m. 197/3 gereğince, haklı bir gerekçe olmaksızın ortak yaşamın terk edilmesi ya da ortak yaşamın başka bir sebepten ötürü imkânsız hale gelmesi durumlarında da ikinci fıkrada öngörülen geçici tedbirlerin alınması söz konusu olabilecektir. İlgili kanun hükmü kapsamında, son fıkrada da belirtildiği üzere, eşlerin ergin olmayan çocuklar lehine de velayet ilişkisi gereğince hâkim tarafından gereken önlemlerin alınması gerekmektedir.

Bilindiği üzere, eşler arasında ayrılık halinin mevcut olması durumunda bile evlilik birliğinin devam etmesi söz konusu[5] olmakla, devam eden evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerin her iki eş tarafından da yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, eşlerden birinin haklı bir gerekçeye dayanarak ortak yaşamı terk ettiğini ispat edememesi halinde diğer eşten tedbir nafakası talep etme hakkını haiz olması mümkün değildir[6]. Ancak ilgili kanun hükmü kapsamında çocuk lehine hükmedilecek tedbir nafakasında ayrı yaşayan eşin haklı bir sebebe dayanarak ortak yaşamı terk ettiğini ispat etmesi gerekmez[7].

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.03.2021 tarihli bir kararında, TMK madde 197 kapsamında “maddenin asıl amacının evlilik birliği devam eden eşler arasında birlikte yaşamaya ara verilmesi hâlinde haksız olan eşin haklı olan eşe karşı birlik yükümlülüklerini yerine getirmesinin sağlanmasını hedeflediği, açıklanan tüm bu sebeplerle tarafların ekonomik ve sosyal düzeylerinin, davanın kabulü noktasında değil ancak takdir edilecek nafakanın miktarında önem arz ettiği dikkate alınarak mahkemece kadın eş yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken nafaka talebinin reddine karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olduğu” sonucuna hükmedilmiştir[8].

1.2. Evliliğin İptali Davasında Hükmedilecek Tedbir Nafakası

Evlenmenin mutlak ya da nispi butlanla sakat olması sebebiyle açılan dava süresince de hâkim tarafından tedbir nafakasına hükmedilmesi mümkündür. Tedbir nafakasına hükmedilmesindeki maksat, ayrılık halinde sosyal ve ekonomik anlamda müşkül duruma düşecek eşin hayatını devam ettirebilmesini sağlamaktır. Evliliğin iptali davası süresince de ayrı yaşama hakkını haiz olan eşlerin sosyal ve ekonomik yönden zor duruma düşmesine engel olmak adına hâkim tarafından geçici önlem olarak tedbir nafakasına hükmedilmesi söz konusu olmaktadır.

Evliliğin butlanı davasının reddedilmesi halinde, davayı açan tarafça evden ayrılmış olan eşin ortak konuta davet edilmesi ve evlilik birliğinin tekrar kurulması gerekmektedir[9]. Ayrıca söz konusu davanın reddedilmesi durumunda hâkim tarafından hükmedilen tedbir nafakasının da sona erme durumu söz konusudur.

1.3. Boşanma veya Ayrılık Davasında Hükmedilecek Tedbir Nafakası

TMK 169. Maddede, “boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır” hükmü yer almaktadır. İlgili hüküm kapsamında, dava süresince ayrı yaşamakta haklı sebebin varlığı söz konusu olduğundan eşlerden birinin diğerine oranla sosyal ve ekonomik anlamda zor duruma düşmesini önlemek amacıyla hâkim tarafından tedbir nafakasına hükmedilmektedir. Fakat hâkimin eşlerden biri lehine tedbir nafakasına hükmetme zorunluluğu bulunmamaktadır[10].

İlgili kanun hükmünde bahsi geçen tedbirlerin alınması, kamu düzeninden olup, bu hususta hâkimin takdir yetkisini kullanması söz konusudur. Boşanma veya ayrılık davasının açılmasından dava sonuna kadar hâkim tarafından muhtaç durumda olan eş ve çocuklar lehine geçici önlem olarak uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi söz konusudur[11]. Müşterek çocukların birden fazla olması halinde, hâkim tarafından her çocuk için belirlenen nafaka miktarının ayrı ayrı belirtilmesi gerekmektedir[12].

TMK madde 197 hükmünde ortak yaşamı terk etmede haklı bir sebebin varlığının olması koşulu, boşanma veya ayrılık davaları açısından geçerli değildir. Nitekim boşanma veya ayrılık davasının açılması ile eşlerin fiilen birlikte yaşama zorunluluğu bulunmamakta olup hâkim tarafından tedbir nafakasına hükmedilirken haklı bir sebebin varlığı koşulu aranmayacaktır. Ayrıca, tedbir nafakasına hükmedilmesi ihtiyaç sahibi eşin evlilik birliğinin sona ermesi sebebiyle zor duruma düşmesini engellemek maksadıyladır. Dolayısıyla, eşlerin kusurluluk durumlarının tedbir nafakasına hükmedilmesinde herhangi bir öneme sahip değildir[13]. Ancak, boşanma veya ayrılık davasının ret edilme kararının kesinleşmesinden sonraki süre zarfında da tedbir nafakasına hükmedilmesini talep eden eşin ortak yaşama geri dönmemesi hususunda haklılığını ispat etmesi gerekmektedir[14].

Boşanma veya ayrılık davası süresince ilgili tarafça tedbir nafakası istenmediği açıkça beyan edilmişse, bu durumda hâkim tarafından re ’sen tedbir nafakasına hükmedilmesi söz konusu olmayacaktır. Fakat daha sonradan tedbir nafakasının istenmesi halinde ilgili tarafın talep tarihinden itibaren nafakaya hükmedilmesi söz konusu olacaktır[15]. Ayrıca, nafaka alacaklısı eş tarafından nafaka talebinin başlangıcına yönelik dava tarihinden farklı bir tarihin belirlenmesi durumunda, HMK madde 26 hükmü gereğince, taleple bağlılık ilkesi kapsamında söz konusu talep çerçevesinde nafakaya hükmedilir[16].

Bazı hallerde, taraflarca birlikte yaşamın son bulması halinde TMK madde 197 hükmü kapsamında açılmış bağımsız bir tedbir nafakası davası mevcut iken, akabinde boşanma ya da ayrılık davasının açılması durumu söz konusu olmaktadır. Bu durumda, her iki davada da nafakaya hükmedilmesi sonucu ortaya çıkabilir ki davada da hâkim tarafından tedbir nafakasına hükmedilmesi durumunda, nafaka alacağına yönelik iki farklı kararın ortaya çıkması sebebiyle, tahsilde tekerrürün oluşmaması adına daha geç tarihli karar veren hâkimin bu ibareyi eklemesi gerekmektedir.

2.      Evlat Edinilen Çocuk Lehine Hükmedilecek Tedbir Nafakası

Evlat edinme sözleşmesi ile TMK madde 314 hükmü kapsamında daha önceden evlatlığın ana ve babasına ait olan hakların ve yükümlülüklerin evlat edinene geçmesi söz konusudur. Bu kapsamda evlatlık ile evlat edinen arasında yeni bir soy bağı kurulmaktadır[17]. Evlatlık edinilen çocuğun bakım ve gözetim yükümlülüğünün evlat edinene geçmesi sonucu, evlat edinilen tarafından bu yükümlülüğün ihlal edildiği gerekçe gösterilerek bağımsız tedbir nafakası davası açılabilmektedir. Evlat edinilen tarafından açılan nafaka davası süresince de, hâkim tarafından geçici koruma tedbiri olarak tedbir nafakasına hükmedilebilmektedir[18]. Ancak, evlat edinen ya da edinenlerin ekonomik anlamda muhtaç halde olması ve nafaka ödemeden acze düşmeleri halinde evlatlık verilen çocuk tarafından asıl ana ve babasından nafaka talep edilebilmektedir[19].

3.      6284 Sayılı Kanun Kapsamında Tedbir Nafakası

Kadına şiddet, toplumumuzun en büyük sorunlarından biri olup, kadınların şiddete uğraması ve hatta cinayete kurban gitmesi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği üzere, kadına karşı şiddet uygulanması, insan haklarının ihlali anlamına gelmektedir[20]. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve ilgili mevzuatla kadının toplumdaki yeri her ne kadar olumlu bir zemine taşınmaya çalışılsa da, gerek uygulamadaki eksiklikler gerekse toplumun kadına olan bakış açısı sebebiyle kadına yönelik şiddet sonucu oluşan mağduriyetlerin telafisi mümkün olmamaktadır. Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kişiler lehine birtakım koruyucu ve önleyici tedbirlerin yasal yaptırıma bağlanması adına 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 4. Ve 5. Maddesinde hâkim tarafından alınabilecek bazı tedbir kararlarına yer verilmiştir. İlgili kanun kapsamında, koruma altına alınan kişiler kadınlar, çocuklar ve ısrarlı takip mağduru kişilerdir[21].

Makalemizin konusu açısından ilgili kanunun 5. ve 18. Maddeleri üzerinde durulacaktır. 6284 sayılı kanunun 5. Maddede, hâkim tarafından şiddet uygulayanlara yönelik birtakım önleyici tedbirler hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda, 5. Maddenin 4. Fıkrası gereğince, “Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.” Anılan kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, diğer tedbir nafakası türlerinden ayrı olarak, yani 4721 sayılı kanun kapsamında geçici önlem olarak tedbir nafakasına hükmedilmemiş olması koşulu ile şiddet mağduru lehine mağdurun bir talebinin mevcut olup olmadığına bakılmaksızın hâkim tarafından tedbir nafakasına hükmedilmesi söz konusudur. Bu hüküm, emredici kural niteliğinde olup, şiddet mağdurunun şiddet uygulayan ve ailenin geçimini sağlayan eş tarafından ekonomik şiddete de uğramaması adına atılmış bir adım olarak nitelendirilebilmektedir. 6284 sayılı kanunun 8/2. Maddesi gereğince, söz konusu tedbir nafakasına ilk defasında en çok altı ay için hükmedilmekte olup, duruma göre bu sürenin uzatılması söz konusu olabilmektedir.

6284 sayılı kanunun 18. Maddesinde ise “Bu Kanun hükümlerine göre nafakaya karar verilmesi hâlinde, kararın bir örneği, resen nafaka alacaklısının veya borçlusunun yerleşim yeri icra müdürlüğüne gönderilir.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda, şiddete uğrayan lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi durumunda, ilgilinin herhangi bir talebi olmaksızın icraya konulması ve mağduriyetinin bir an önce giderilmesi amaçlanmıştır.

Öte yandan, anılan kanun hükmünün ikinci fıkrasında ise “Nafaka ödemekle yükümlü kılınan kişinin Sosyal Güvenlik Kurumu ile bağlantısı olması durumunda, korunan kişinin başvurusu aranmaksızın nafaka, ilgilinin aylık, maaş ya da ücretinden icra müdürlüğü tarafından tahsil edilir. İcra müdürlüklerinin nafakanın tahsili işlemlerine ilişkin posta giderleri Cumhuriyet başsavcılığının suçüstü ödeneğinden karşılanır.” hükmü yer almaktadır. Bu fıkra hükmünden de şiddet mağdurunun daha fazla zorluk yaşamasına engel olmak adına icra müdürlüğü tarafından tedbir nafakasına yönelik tahsilat yapılmaktadır. Ayrıca, şiddete uğrayanların mağduriyetinin giderilmesi kamu düzenini ilgilendirdiğinden, nafakanın tahsili işlemlerine yönelik yapılan giderlerin Cumhuriyet başsavcılığa ait ödenekten karşılanması öngörülmüştür.

İlgili kanun kapsamında, dini nikâhlı eşinden şiddet gören mağdurun zorunlu ve temel giderlerini karşılayabilmek adına, şiddet mağduru tarafın resmi nikâhın varlığı aranmaksızın bu konuda mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir. Nitekim toplumun geneline bakıldığında, şiddet mağdurlarının yalnızca resmi nikahlı eşten gördüğü bir mağduriyet söz konusu değildir. Ülkemiz koşullarında resmi nikahı bulunmayan fakat dini nikahla evliliğini devam ettiren birçok mağdur kadın hem fiziksel şiddet hem de ekonomik şiddetin mağduru konumundadır. Kanımızca hâkim tarafından gereken tüm koşulların detaylıca araştırılması ile resmi akit ile evlilik birliği içerisinde bulunmayan dini nikâhlı şiddet mağduru eş lehine de tedbir nafakasına hükmedilmesi, kadına şiddetin önlenmesi adına oldukça önemli bir adım olacaktır.

4.      Çocuk Lehine Hükmedilecek Tedbir Nafakası

4721 sayılı TMK madde 327 kapsamında, “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.” Bu kapsamda, ana ve babanın velayet hakkından bağımsız olarak çocuğa karşı bakım, eğitim ve koruma yükümlülükleri mevcuttur. Çocuğun velayet hakkının ana ya da babaya ait olmaması, bu yükümlülüklerden kurtulmak anlamına gelmemektedir. Söz konusu bu yükümlülük, TMK madde 328 hükmünde de belirtildiği üzere, çocuk ergin olana kadar devam etmekte olup çocuğun ergin olmasına rağmen eğitiminin devam etmesi durumunda, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Ana veya baba tarafından bakım yükümlülüğünün ihlal edilmesi halinde, küçüğe fiilen bakan ana veya babanın diğer eşe karşı nafaka davası açma hakkı mevcuttur (TMK m. 329/1). Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük lehine gereken hallerde mahkeme tarafından atanacak kayyım veya vasi tarafından da nafaka davasının açılması söz konusu olabilecektir (TMK m. 329/2). Öte yandan ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açma hakkını haizdir (TMK m. 329/3).

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 02.06.2021 tarihinde verilen bir kararda, ergin olan çocuklar lehine tedbir nafakasına hükmetmenin doğru olmadığı gerekçe gösterilmiş; fakat bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm düzeltilerek onanmıştır[22].

Çocuk lehine hükmedilecek tedbir nafakasına, TMK madde 332 kapsamında, nafaka davasının açılması ile davacının istemi üzerine dava sonuçlanıncaya kadar hâkim tarafından geçici önlem olarak hükmedilebilmektedir.

TMK madde 169 kapsamında da, boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim tarafından dava süresince çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlem olarak tedbir nafakasına hükmedilebilmektedir. Ayrıca, çocuğa fiilen bakan eşin talebi söz konusu olmasa dahi, hâkim tarafından çocuk lehine re ‘sen tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekmektedir[23].  Bu durumda çocuğun üstün yararı gözetilerek çocuğun bakımı ve eğitimi için gerekli giderlerin karşılanmasında sekteye uğramaması adına hâkim tarafından geçici önlem olarak tedbir nafakasına hükmedilmelidir.

Çocuk lehine hükmedilecek tedbir nafakasının kanuni dayanaklarından bir diğeri ise, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunudur. İlgili kanunun 17/7. Maddede, “Mahkeme, korunma ihtiyacı olan çocuk hakkında, koruyucu ve destekleyici tedbir kararının yanında 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre velayet, vesayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında da karar vermeye yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda, 5395 sayılı kanun çerçevesinde çocuk lehine hükmedilecek olağan koruyucu ve destekleyici önlemler kapsamında mahkeme tarafından tedbir nafakasına hükmedilebilmektedir[24].

Kanımızca, çocukların topluma ve aileye karşı özel olarak korunmaya muhtaç olması, çocuk hakları açısından mağdur edilmemeleri açısından ailenin bakım, gözetim ve koruma yükümlülükleri ihlal etmesinin bir sonucu olarak çocuk lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekmektedir. Söz konusu tedbir nafakası yönünden hâkimin çocuğa bakan tarafın talebi olmaksızın tedbir nafakasına hükmetmesi çocuğun mağduriyetinin önlenmesine adına oldukça önemlidir. Boşanma veya ayrılık davası süresince, çocuğun velisi çocuk lehine hükmedilecek tedbir nafakasından feragat etme hakkına sahip olup bu feragati gerçekleştirmek için sulh hukuk hâkiminden izin alması gerekmemektedir[25]. Kanımızca bu durum çocuğun üstün yararının gözetilmesi hususunda bir sakınca teşkil etmektedir. Nitekim çocuk yararına hâkim tarafından re ‘sen hükmedilen bir tedbirden çocuğun velisi tarafından feragat edilmesi çocuğun faydasına olmayacağı ortadadır.

[1] Haluk Gedikli, Gedikli, H., Boşanma ve Ayrılık Davalarında Alınacak Geçici Önlemler ve Tedbir Nafakası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, T.C. Marmara Üniversitesi, 2006, ss. 71

[2] Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, Nafaka Hukuku (4. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, ss. 21

[3] Özdemir Kol, a.g.e., ss. 32

[4] T.C. Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2014/5783 B.N., 20.12.2017 T., Hukuktürk İçtihat Programı, ET.: 25.05.2022

[5] Öztan, a.g.e., ss. 212

[6] Osman Oy, Boşanmanın Hukuki Neticeleri: Nafaka- Tazminat- Velayet- Mal Paylaşımı ve Aile Konutu, Beta Yayıncılık, 2008, ss. 5; Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 23; Esra Günay İnan, Günay İnan, Aile Hukukunda Geçici Hukuki Himaye Tedbirleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018, ss. 127

[7] Alper Keskin, Boşanma Davaları (Cilt-1), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2017, ss. 124; Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 23

[8] Yargıtay HGK., 25.03.2021 T., 2021/2415  E., 2021/347 K. Hukuktürk İçtihat Programı, (Erişim Tarihi: 25.05.2022)

[9] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 26

[10] Ekrem Kurt, Boşanma Davasında Hâkimin Alacağı Geçici Önlemler (MK. 169), Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1, 1, 2013, https://jurix.com.tr/article/4285, (ET.: 25.05.2022), ss. 97

[11] Onur Kılıkçıer, Boşanma ve Nafaka Rehberi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, ss. 123

[12] Kurt, a.g.e., ss. 101

[13] Cüneyt Pekmez, Tedbir Nafakasına İlişkin Güncel Yargıtay Kararlarının İncelenmesi, İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 7, 141, 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1392414 (ET.: 25.05.2022), ss. 145; Mehmet Erdem, Aile Hukuku (Güncellenmiş 2. Baskı), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, ss. 155

[14] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss 27

[15] İzzet Doğan,  Doğan, İ., Türk Medeni Kanununun Düzenlemelerine Göre Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası, Public and Private International Law Bulletin, 3, 1, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/411002 (ET.: 25.05.2022), ss. 65; Eray Aksın Atar, Nafakadan Feragat, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 22, 3, 2016, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/333491, (ET.: 25.05.2022), ss. 255

[16] Doğan, a.g.e., ss. 63

[17] Geniş bilgi için bkz. Öztan, a.g.e., ss. 584

[18] Özdemir Kol, a.g.e., ss. 43

[19] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 29

[20] Aslı Ünal, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Işığında Tedbir Nafakası, İstanbul Barosu Dergisi, 92, 5, 2018, https://www.jurix.com.tr/article/17241, (ET.: 25.05.2022), ss. 244

[21] Ünal, a.g.e., ss. 245

[22] Yargıtay 2. HD., 02.06.2021 T., 2021/2461  E., 2021/4367 K. Hukuktürk İçtihat Programı, (Erişim Tarihi: 25.05.2022)

[23] Özdemir Kol, a.g.e., ss. 42

[24] Ruhi, Ruhi, a.g.e., ss. 28

[25] Atar, a.g.e., ss. 256